Müziğin, 90'ların başındaki techno, house ve rave unsurlarını modern tınılarla harmanlıyor. Bu benzersiz tarzı nasıl keşfettin?

Aslında her şey bir takıntıyla başladı. Eski plakları araştırmaya başladım; ham, duygusal ve hipnotik işlerdi bunlar. O dönemde sihirli bir enerji vardı… Hem sert hem de coşkulu. Ben de bu hissi bugünün diline çevirmek istedim. Eski tuğlalarla yeni bir dünya kurmak gibi.

DJ'lik ve prodüksiyon alanında büyük başarılar yakaladın. Peki hangisi seni daha çok heyecanlandırıyor?

Zor bir seçim. DJ'lik anlık elektrik gibi; kalabalıktan beslendiğin, gerilim ve sürpriz yarattığın bir sahne. Bir tür tiyatro aslında. Ama prodüksiyon, dünyalar kurduğum yer. Rebūke orada doğdu. Fikirler orada nefes alıyor. Bu ikisi arasındaki denge beni gerçekten canlı tutuyor.

90'ların başındaki İtalyan, Belçikalı ve İngiliz plaklarına duyduğun hayranlıktan söz ediyorsun. Bugünkü müziğini bu plaklar nasıl etkiliyor?

Bu ülkeler sound'umu şekillendirdi. Belçika'nın endüstriyel sertliği, İtalya'nın melodik ve rüya gibi yapısı, İngiltere'nin bass ağırlığı ve garipliği… Hepsi iç içe geçti. Outlander – Vamp ya da LFO – LFO gibi parçalar hâlâ içime işler. Sadece groove, boşluk ve tavırla neler yapılabileceğini gösteriyorlar.

Setlerin adeta bir yolculuk gibi. Yaklaşan Kastel performansında bizi nasıl bir atmosfer bekliyor?

Kastel ağır olacak. Amacım insanları birkaç saatliğine başka bir boyuta çekmek—nostaljiyle geleceğin kesiştiği bir yer. Gerilim, duygu, kaos ve güzellik… hepsi bir arada olacak.

ERĀ Music partilerin ve turnelerinle büyük başarı elde ettin. Yakında çıkacak projelerden bahsedebilir misin?

Evet, yeni işler yolda. ERĀ'nın duygusal tarafını daha çok yansıtan, daha melodik, daha hikâye odaklı parçalar var. Ayrıca 360° dönebilen, müzikle senkronize LED duvar içeren yeni bir görsel şov hazırlıyorum. ERĀ etiketiyle yeni yayınlar ve aramıza katılan taze isimler de yolda.

İrlanda'nınyeraltı sahnesi müziğini nasıl şekillendirdi? İstanbul'da çalmak senin için ne ifade ediyor?

İrlanda'da hep ham bir enerji vardı. Kendi kendine organize edilen partiler, egosuz insanlar, sadece müziğe âşık tipler. Bu bana özgünlüğün ne kadar önemli olduğunu öğretti. İstanbul da aynı yoğunluğa sahip. Doğu ve Batı'nın, gelenek ve geleceğin kesişim noktası gibi.


Son olarak, kendi tarzını yaratmak isteyen genç DJ ve prodüktörlere ne tavsiye edersin?

Trendlerin peşinden gitmeyin—sizi içine çeken şeyin peşinden gidin. Kafanızda takılı kalan o tuhaf looplar, vazgeçemediğiniz eski plaklar, tüylerinizi diken diken eden melodiler… işte sizin sesiniz orada. Merak edin, saplantılı hale gelin ve kendi dünyanızı kurun.

⸻

Rebūke, yalnızca geçmişi bugüne taşımakla kalmıyor, aynı zamanda kendi müzik evrenini inşa ederek elektronik sahnede benzersiz bir alan yaratıyor. Kastel performansı ise bu evrende bir başka kapının açılışı olacak gibi görünüyor.